12 Nisan 2025 20:21

Göç Konferansı'nda birlikte yaşam ve mücadele çağrısı

11 Nisan'da düzenlenen Göç Konferansında Almanya’daki göçmen karşıtı gerici havanın nasıl püskürtüleceği, birlikte yaşamın ilerlemesi için nelerin yapılabileceği uzmanların katılımıyla ele alındı.

Göç Konferansı'nda birlikte yaşam ve mücadele çağrısı

Fotoğraf: Yücel Özdemir/Evrensel

Yücel Özdemir


Köln - Almanya’da son bir kaç yıldır göçmenler ve mülteciler üzerinden önyargılar ve düşmanlıkları körüklenmek için yoğun bir propaganda yapılıyor. Bunun da etkisiyle aşırı sağcı parti son genel seçimlerde oylarını iki katına çıkardı. Göçmen ve mülteci düşmanlığının etkili olduğu bu koşullarda 11 Nisan Cuma günü Bochum Ruhr Üniversitesi Sosyal Hareketler Enstitüsü ve Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) tarafından Göç Konferansı düzenlendi.

"Bu dönemde böyle bir konferans çok önemli"

Kusthalle’de “Birlikte yaşam nasıl devam edecek?​” başlığı altında yapılan, Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyoloji Enstitüsünden Prof. Helen Baykara-Krumme’nin moderatörlüğünü yaptığı ve 200'e yakın kişinin katıldığı konferansın açılış konuşmasını DİDF Yürütme Kurulu üyesi Düzgün Altun yaptı. 1980’de kurulan DİDF’in 45 yıldır Türkiye kökenli göçmenlerle Alman emekçiler arasında birlikte yaşam ve mücadelenin oluşması için çalıştığını ifade ederek, “İçinden geçtiğimiz süreçte göçmenler daha çok bir sorun olarak konuşuluyor. Hep sorunlardan söz ediliyor. Ancak ortada somut olarak gerçekleşen bir birlikte yaşam da var. Göçmenlerin sırtından siyaset yapanlar hem aşırı sağı güçlendiriyor hem de kendilerini güçlendirmenin hesaplarını yapıyorlar. Biz bunu reddediyoruz. Sosyal sorunlar ile birlikte yaşam arasında bağlantı var. Bu nedenle sosyal sorunlara karşı mücadele aynı zamanda birlikte yaşamı da güçlendirecektir” dedi.

Ruhr Üniversitesi Sosyal Hareketler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Stefan Berger ise yaptığı konuşmada, “Göçmenler ve mülteciler üzerinden yoğun tartışmaların yapıldığı bir dönemde DİDF ile böyle bir konferansın düzenlenmesinden çok memnunuz. Bunun devamının gelmesini de arzuluyoruz. Ruhr bölgesi Almanya’ya göç açısından önemli bir bölge. Bundan ötürü bu çalışmaya büyük bir değer veriyoruz” dedi. 

Bochum Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Sascha Dewender ise konferansın açılışında yaptığı konuşmada, “Kentimizde 160’dan fazla ülkeden gelen insan yaşıyor. Bu nedenle entegrasyonu, yan yana değil birlikte yaşamı önemsiyoruz. Entegrasyona sosyal, insani ve ekonomik boyutlarıyla bakmamız gerekiyor. Herkesin kendisini ülkeye ait hissedecek bir ‘biz’ duygusu vermemiz gerekiyor. Bu kapsamda konferansı düzenleyen kurumları tebrik ediyoruz” dedi. 2023’te Solingen’de radikal bir dincinin saldırına uğrayan Yasin Güler de yaptığı konuşmada “nefret çözüm değil” mesajını verdi. 

Prof. Schönwälder: Almanya'nın uzun bir göç geçmişi var

Konuşmaların ardından söz alan Max Planck Enstitüsü Çok Dinli ve Etnik Çeşitlilik Çalışmaları Bölümünden Prof. Dr. Karin Schönwälder, “Gelinen aşamada, 2023 verilerine göre ülke nüfusunun dörtte biri göçmen geçmişi olan insanlardan oluşuyor. Göçmenlerin toplumun değişik alanlarından temsil edilmesi ait olma duygusunu geliştirecektir. Almanya’da genel olarak toplum içinde göçmenlerin ülkeye ait olduğu görüşü artık yaygınlık kazanmış durumda. Bu nedenle aşırı sağın göçmenleri kullanmasına karşı etkili argümanlar geliştirilmeli” dedi.

Hristiyan Demokratların da göçü kabul ettiğini ifade eden Prof. Schönwälder, CDU içinde muhafazakar çizgiye dönüşü arzulayanların olduğunu ancak bunların güç bulacağına inanmadığını ifade etti. Prof. Schönwälder, iltica hakkının kısıtlanması, göçmenlerin daha fazla ayrımcılığa uğraması ve vatandaşlık hakkında kısıtlamalar konusunda ise endişelerinin olduğunu ifade etti.

Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezinden (DeZIM) Dr. Friederike Römer ve Dr. Ramona Rischke ise Almanya’da aşırı sağın yükselişi ve göç hareketine etkileri üzerine birlikte bir sunum yaptılar. Friederike Römer, aşırı sağın birlikte yaşamı olumsuz etkilediğini ve diğer partilerin çoğunun da göç ve mülteciler konusunda sağcı bir eksende bulunduğunu ifade ederek, “Buna rağmen Almanya’nın göçe ihtiyaç olduğu da herkesi tarafından kabul ediliyor” dedi.

"Birlikte mücadele önemli kazanımlar getirdi"

Dr. Ramona Rischke sunumunda göçü durdurmak için yapılan anlaşmaların sonuç getireceğine inanmadığını ifade etti. Bu bölümde son konuşmayı uzun yıllar IG Metall Sendikasında sekreter olarak çalışan Nihat Öztürk yaptı. Almanya’da demokratik haklar için göçmenlerin verdiği mücadelenin boşa gitmediğini söyleyen Öztürk, “Aşırı sağın yükselişi ilk kez olmuyor. 1966’da da ırkçı parti 10 eyaletin 7’sinde meclise girmişti. Buna rağmen sendikalar içinde göçmen işçilere eşit haklar tanındı. Bunun sayesinde bugün göçmenler sendikalar içinde önemli bir rol oynuyor. Bu elbette Alman işçiler olmadan olamazdı. Sendika kongrelerinde işçi temsilcileri birlikte yaşam ve mücadele yönünde kararlar aldılar. Ancak aynı gelişmeler diğer alanlarda yaşanmadı” dedi. Yerli ve göçmen işçilerin geçmişte birlikte mücadele ederek önemli kazanımlar elde ettiğini ifade eden Özgürk, bunu sürekli anımsamanın önemli olduğunu ifade ederek, ırkçılığa, milliyetçiliğe ve sosyal kısıtlamalara karşı ortak mücadelenin aynı zamanda demokratik hakları da genişleteceğine dikkat çekti.

Konferansın son bölümünde ise bir tartışma toplantısı düzenlendi. Yeni Hayat-Neues Leben gazetesinden Dilan Baran’ın moderasyonluğunu yaptığı toplantıya DİDF Yürütme Kurulu üyesi Alev Bahadır, Köln Mülteci Konseyinden Claus-Ulrich Prölß, DaMigra’dan Sonja Jalali, IG Bau Köln-Bonn şubesinden Thilo Nicklas ve Birleşik Hizmet Sendikası (Ver.di) Göçmenler Komisyonu Başkanı Yusuf As katıldı. Konuşmacılar temsil ettiği alanlarda göçmen karşıtlığı ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlattı.

Evrensel'i Takip Et